Çeviri: Can E. Çekiç. – Ankara: Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesi, 2015. — 64 s:. foto. — (Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesi inceleme-araştırma dizisi; yayın no: 24). — ISBN: 9789944237314.
Kırım, tarihi boyunca Rusya’nın Karadeniz’e inme ve Güney’de nüfuz sahibi olma politikalarının kilit noktası olmuştur. Bölgenin İslamî karakteri ve kültürel kodlarının farklılığından dolayı Rusya bölgede tutunamamış ve bölgede işgal, sürgün, katliam, kültürel asimilasyon politikaları uygulamıştır. Kırım’ın 1475’te Fatih Sultan Mehmet döneminde fethedilmesinden sonra Osmanlı İmparatorluğunun Doğu Avrupa’daki gelişmeleri kontrol etmesi sağlanmıştır. Kırım Osmanlı hâkimiyeti altındayken, 1784 yılından itibaren işgal politikalarını uygulamaya geçiren Rusya XIX. yüzyıl da dâhil olmak üzere yüzyıllarca süren acılara sebebiyet vermiş ve bölge Müslümanlarını anavatanlarını terk etmek zorunda bırakmıştır. Sovyetler Birliği döneminde de durum değişmemiştir. 1944 yılında Stalin tarafından uygulanan ve insanların yollarda kıyımıyla sonuçlanan tehcirin hatıraları ise Tatarlarda unutulması imkânsız acılara sebep olmuştur. ‘‘Büyük Sürgün’’ olarak anılan hadisenin neticesinde birçok Kırım Tatarının hayatını kaybettiği bilinmektedir. 1928’de bütün Sovyetler Birliği çapında başlatılan sert politikalardan Kırım Tatarları da nasibini almıştır. On binlerce Kırım Tatar köylüsü “kulak” oldukları iddiasıyla Urallara, Sibirya’ya ve başka yerlere sürülmüştür. Tatarların Kırım yarımadasından toplu göçüyle yetinmeyen Rus makamları, yüzlerce yıllık Kırım Türk-İslam kültür ve medeniyetinin izlerini silmeye girişmiş, yer adları, yarımadanın Hristiyan- Ortodoks geçmişi olduğunu ve Müslümanların sadece istilacı olduğunu göstermek için, özgün ya da uyduruk Yunanca isimlerle değiştirilmiştir.